14 MART TIP BAYRAMI
17 Haziran 1826’da Sultan II.Mahmut yeni bir ordu kurmuş (Askair-i Mansure-i Muhammediye), bu yeni orduya bir hekim ve cerrah yetiştirilmesi gerektiği düşünülmüştür. Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi 26 Aralık 1826'da II. Mahmut'a, arada da üç dilekçe vererek, yeni tıp okulunun kurulmasının amacını, bu okulun nasıl ve nerede kurulacağı konusunda teklifini yapmış ve Padişah da onaylamıştır.
Sultan II. Mahmut'un yenilikçi hareketleri sonucu, hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi'nin de katkılarıyla Batılı anlamda ilk tıp mektebi olan, Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire, 14 Mart 1827 Çarşamba günü Şehzadebaşı'ndaki Tulumbacıbaşı Konağı'nda kurulmuştur.
Bu tarih, ülkemizde modern tıp eğitimin başladığı gün olarak kabul edilir. Okulun kuruluş tarihi olan 14 Mart, ‘’Tıp Bayramı’’olarak kutlanmaktadır.
Tıphane ve Cerrahhane eğitimleri, aynı bina içerisinde ayrı ayrı yapılmıştır. Tıp eğitimi o yıllarda, Bat'da olduğu gibi dört yıl sürmüştür. Bu dönemde usta ve yetenekli talebeler, son sınıfta hocaları tarafından tespit edilerek sınava alınmış ve başarılı olanlar askeri hastanelere veya ordunun tabur alaylarına "muavin tabip" unvanı ile tayin edilmişlerdir. Orada bir hekimin gözetiminde birkaç sene çalışıp deneyim kazandıktan sonra da serbest hekim olmuşlardır.
Tıphane-i Amire, 1827'den 1836'ya kadar Şehzadebaşı'ndaki Tulumbacıbaşı Konağı'nda gündüz eğitimi yapmıştır. Okul, 1836 yılında Sarayburnu'ndaki Askeri Kışla'ya (Otlukçu Kışlası'na) taşınmıştır. Ayrı binada eğitim gören Cerrahhane de burada tıp eğitimi ile birleştirilip, eğitim yatılı hale getirilmiştir. Bu binanın yetersiz hale gelmesi ile Galatasaray'daki Enderun Ağaları okulu tekrar elden geçirip duzenlemiş ve Tıbbiye 1839'da Galatasaray'a taşınmış, bu okula Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane adı verilmiştir.
Bu okulun 17 Şubat 1839'da açılışı Sultan II. Mahmut tarafından yapılmış ve eğitim biçimine yeni düzenlemeler getirilmiştir. Eğitim dili Fransızca olarak belirlenmiş ve öğrenci alınmaya başlanmıştır. Eğitim dilinin Fransızca olması zamanla hekim sayısında azalmaya yol açmıştır. Nitekim 1867 yılına gelindiğinde, Türkçe tıp eğitimi veren Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Mektebi) açılmıştır. 1870 yılında da Askeri Tıp Okulu'nda da dersler Türkçeleşmiştir. Okul, 1878 yılında şimdiki Sirkeci Tren İstasyonu yanındaki Demirkapı Askeri Kışlası'na taşınmıştır. 1894 yılında Sultan II. Abdülhamit'in emriyle Haydarpaşa'daki Tıbbiye Binası inşa edilmeye başlanmış, bu görkemli binaya 6 Kasım 1903'te taşınılmıştır. Önce Askeri Tıbbiye sonra, Sivil Tıbbiye taşınmış ve 1909 yılında iki mektep birleştirilerek Darülfünun Tıp Fakültesi olmuştur.
İlk Tıp Bayramı kutlaması ,14 Mart 1919’ da 1. Dünya Savaşı sonunda, işgal altındaki İstanbul'da, 3.sınıf öğrencisi Hikmet Boran’ın önderliğindeki tıp öğrencileri işgali protesto için toplanmış ve onlara devrin ünlü doktorları da destek vermiştir. Böylece Tıp Bayramı, tıp mesleği mensuplarının yurt savunma hareketi olarak başlamıştır. Tepkilerini bu şekilde dile getirmeye çalışan öğrencilerin bu törenine Dr. Fevzi Paşa, Dr. Besim Ömer Paşa, Dr. Akil Muhtar (Özden) gibi dönemin ünlü hocaları da katılmıştır. 1929-1937 yılları arasında Tıp Bayramı 12 Mayıs'ta kutlanmıştır.
Bu tarih Bursa’da Yıldırım Beyazıt Darülşifası’nda, ilk Türkçe tıp eğitiminin başladığı gündür.
1937’den beri Tıp Bayramı tekrar 14 Mart günlerinde geleneksel olarak kutlanmaktadır. 1976’dan bu yana Tabip Odaları 14 Mart’ı içine alan haftayı “Sağlık Haftası” olarak tanımlamıştır.
1933'te “Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane” İstanbul Üniversitesi'ne dâhil olmuştur. Bunun ardından, 1945'te Ankara Tıp Fakültesi, 1954'te Ege Tıp Fakültesi kurulmuş ve bugünlere gelinmiştir.
Ülkemizde çok iyi yetişmiş, üst düzeyde donanımlı, yeniliklere açık ve ileri teknolojileri uygulayabilen hekimlerimizin sayısı giderek artmaktadır.
Üniversite hastanelerimizin birçoğunda yapılabilen her türlü organ nakli ve üst düzey ameliyatların yanı sıra, verilen nitelikli sağlık hizmeti yurt dışına giden hasta sayısını azaltmıştır.
Üniversitelerde yetişmiş öğretim üyelerimizin ve nitelikli sağlık elemanlarının sayısı arttıkça, yeni gelişen teknolojik olanaklara kavuştukça, araştırmaya yönelik alt yapı ve çalışmalara gereken önem verildikçe, ülkemizden dışa giden hasta sayısı daha da azalacak ve sağlık alanında ülkemiz, bölgemizde yıldızlaşmaya devam edecektir.
Ülkemizden gelişmiş ülkelere hekimler gitmektedir. Geçici bir süre için gidilmesinin amacı, oradaki gelişmeleri öğrenip ülkemizde uygulamaktır.
Uzun süreli ya da kalıcı gidilme nedenleri içinde; maddi olanakların, araştırma alt yapısının, yaşam standartlarının, hekimlere verilen değerin ve önemin oralarda daha fazla olması da bulunmaktadır.
Hangi koşul içinde olursa olsun kuşkusuz bir hekim; savaşta, afette olduğu gibi hiç düşünmeden görevini elinden geldiğince en iyi şekilde yapmak için çalışmaktadır. Bunun unutulmaz örneği 1915'te Çanakkale Savaşı'na giden Tıbbiyelilerin Anafartalar ve Conkbayırı’nda tümüyle şehit olmaları ve o yıl Tıbbiye'nin mezun verememesidir.
Bu kutsal ve saygın mesleği büyük fedakarlıklarla yerine getiren, en güç koşullarda bile sağlık hizmetlerinin her alanında özveriyle çalışan tüm doktorlarımızın ve sağlık personellerimizin 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyoruz.
Yalova Üniversitesi Termal MYO